Çalışmadan yaşayabilir miyiz ? Bence bu sorunun cevabı hayır… çevreme baktığımda gördüğüm her şeyin dünya düzeni içerinde bir görevi var ve sistemin devamlılığı için sürekli olarak o görevlerini yerine getiriyorlar. İnsan da bu denge içerisinde çalışarak, üreterek, fayda sağlayarak işlevini yerine getiriyor ve yaşam kalitesini arttırıyor. Meyve vermeyen ağacın kuruması gibi insanın da üretimin içinde yer alamaması mutsuzluğuna sebep olur…Çalışmanın gerekliliği konusuna kısa bir girizgah yaptıktan sonra adayların çalışma hayatına atılmasının önündeki bazı engellere değinmek istiyorum:

    Üniversiteyi  özgür hayatın getirdiği bütün güzellikleriyle, aldığın yaşam dersleri ile bitirdin ve altın bileziği koluna taktın. Özel sektörde iş arayışı içine girdin ve hangi kapıyı çalsan şirket politikası olarak askerliğini yapmış adayları tercih ettiklerini, askerlik tercihinin önemli olmadığını belirten firmalarda da uzun süre çalışamayacağın düşüncesiyle çok önemli bir karar aldın ve askerliğini yapmaya karar verdin. Bu kararı alırken; firmaların personel alımlarında askerlik yapmamış kişilere yönelmemesini; maddi ve manevi olarak maliyetlere katlandığı personelin işyerinde devamlılığını esas aldığını düşünerek mantığa bürüme bile yaptın.   “Askerliğini yapmayana kız vermedikleri gibi iş de vermediklerine artık sen de şahitsin”

     Askerlik üniversite gibi değil tabi, özgür hayatın getirdiği her şeyi sorgula mottası, tam tersine döndü; sıkı disiplin kuralları, her şeyi sorgula mantığının işlemediği ama belki hiçbir yerde bulamayacağın hayat tecrübesiyle teskereni aldın ve yaşın oldu 24-25

     Biraz dinlendikten sonra artık askerlik problemi de ortadan kalktığına göre iş hayatına atılabilirsin (mi) ?  Bilgisayarın başına geçip şöyle bir iş ilanlarını baktın bir de ne göresin bitirmiş olduğun bölümde hiç de görmediğin kavramlar iş ilanlarında kriter olarak sunulmuş… oturup kara kara düşünürken birden iş ilanlarında yer alan mesleki bilgi kriterini sağlayacak bir kursa yazılman gerektiği konusunda kendini ikna ettin. Düşünsene 4 yıl emek harcadığın bir sürü sınavdan geçtiğin bir üniversite diploması senin iş yapabilirliğin konusunda firmayı ikna etmiyor. Eğitim hayatında aldığınız mesleki bilgi ve tecrübeyle iş hayatının beklediği nitelik ve beceriler arasında bu kadar fark nasıl olabilir sorusunun cevabını ararken yazılıyorsun bir kurs merkezine

     Eh artık CV’ne üniversiteden aldığın diplomanın yanına iş ilanında yer alan kriterleri sağlayacak sertifikanı da ekledin ve iş ilanlarına başvurularını yapıyorsun…İşte beklediğin an perşembe günü saat 14:00’da iş görüşmen var: İnternetten iş görüşmesi konusunda yaptığın araştırmalardan öğrendiğin kadarıyla güzel bir siyah takım elbise geçiriyorsun üzerine ve mülakat yapacak kişinin firmayı tanıyıp tanımadığına yönelik tuzak sorularına karşı firma hakkında sektörel bilgilere de sahip olduğuna göre artık hazırsın. Mülakat saati geldi çattı içeri girdin mülakat yapan kişi biraz kendini biraz da firmayı tanıttıktan sonra CV’de yer alan bilgileri ,teyit edercesine tekrarlıyor ve ucu açık bazı sorular soruyor. Kişisel bilgiler, eğitim bilgileri, sertifika her şey tamam derken o sorun çıka geliyor: DENEYİM

     Bu gerçekten şaka mı ? 4 yıl süren öğrencilik hayatı, askerlik dönemi, mesleki kurs derken ne zaman ve nasıl deneyim sahibi olabilirsin ki ?  Hepsinden önemlisi de iş ilanlarının çok büyük çoğunluğu deneyim kriteri istiyor. Çalışma hayatının en büyük garabeti bu olsa gerek. Bir yandan çalışmak isteyen bir aday, diğer yandan deneyim eksikliğini öne sürerek adayı eleyen firma kriteri… Firma kendi açısından baktığında bu kadar işsizliğin yoğun olduğu bir yerde kendisine en verimli adayı seçmek istemesi bu adayda deneyim kriterini ön koşul olarak belirlemesi ilk bakışta normal gözükse de yeni mezunların iş hayatına adaptasyonu konusuna belli çerçevede desteklerini sunmaları gerekiyor.

     Hikaye belki mutlu sonla tamamlanmadı, ama çevremize baktığımızda o kadar çok mutlu sonla bitmeyen iş başvuruları varki..Yaş kriterlerinin, cinsiyet ayrımcılığının, işin hiçbir sürecinde gerekmediği halde yabancı dil  istenmesi, yasal çerçevenin dışında yer alan mesai, ücret beklentileri …aklıma gelen ilk sebepler.  En basit iş ilanlarında bile sanki “SUPERMAN” aranıyor.

     Türkiye’de 2017 dönemi 15-24 yaş aralığını kapsayan genç işsizlik oranının % 21 civarında, yine aynı yaş grubunda yükseköğrenim mezunları arasında ki işsizlik oranının ise % 34,5 olduğu gerçeği varken firmaların özellikle 15-24 yaş aralığındaki gençlere yönelik politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. Tabi burada ki önlem paketlerinde devletin öncü olması çok önemli bir başarı kriteri olacaktır.

     Firmaların insan kaynakları ya da ilgili departmanları iş ilanlarını hazırlarken gerçekçi olmaları iş ile ilgili olmayan kriterler konusunda oturup düşünmesi gerektiğine inanıyorum. Firmaların iş ilan kriterlerini hazırlarken şunu unutmaması gerekiyor: Bazen ilgili, uyumlu ve AZİMLİ bir aday; deneyimli bir adaydan daha faydalı olabilir. Çünkü adayın yetkinliklerini çevresine ispat etme, kendini gerçekleştirme ve hepsinden önemlisi o işyerinde sürdürülebilir bir deneyim sağlayarak kariyer yolunda ilerlemek istemesi işyerinde ki verimliliğe katkı sağlar.

     Şu hususu da özellikle belirtmeden sözlerime son vermek istemiyorum. İş ilanlarında verilen üstün donanımlı kriterleri karşılayan SUPERMAN’i bulduğunuzda bu sefer firmanın kurumsal yapısını  ortaya koyan; “adayı hangi maaş, hangi kariyer haritası ve motivasyon kaynakları ile şirketinize bağlayacaksınız” soruları aklıma geliyor. İşte bu sorulara cevap veremediğiniz ölçüde üstün nitelik taşıyan ilanların, firmalara sürdürebilir faydasının olmadığına inanıyorum.

 

 



or
or